
Bu heves ile ilk kez eline müzik aleti alanlar ‘becerebilir miyim’, ‘yapabilir miyim’ gibi duygu ve düşüncelerle ucuz olan bir müzik aletini almayı tercih ediyor.
Bazen maddi imkânlardan da kaynaklanabiliyor bu durum.
Geçtiğimiz günlerde ünlü bağlama ustası İsmail Altunsaray, bağlamaya hevesini ve nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor:
“Ablam vardı. Müziğe heves etmemi istiyordu. Bir dükkâna girmiş ve bana keman almak istemiş. Cüzdanındaki para kemana yetmemiş. Tam dükkandan çıkarken, satıcı ‘o paraya keman etmez ama saz verebilirim’ demiş. Ablam da ‘iyi saz ver o zaman’ demiş. İşte böyle başladım” diyor.
***
Memleketimizde insanların içinde müzik ve sanata ihtiyaç duyduğu zamanlarda bu çalgılara ulaşması işte böyle zor oluyor.
Kısıtlı imkânlarla elde edilen bu çalgılarda ise zamanla sap atma, burguların akort tutmaması gibi sorun ve hatalar baş gösteriyor.
Eline bir bağlama alan veya keman çalmaya çalışan birçok insan bu durumları yaşamıştır.
Anlatmak istediğim şey ise bunlardan biraz farklı…
Tüm bu olanaksızlıklara rağmen, insan kırılmış sazını bantlıyor, akort tutmasa da bir uyum yakalıyor ve gönlünden geçenleri tellere döküyor.
***
Geriye dönüp baktığı zaman tek teli eksik, sapı atık, burgusu ayar tutmamış sazlar ile söylenen türkülerden alınan lezzeti daha sonra bulamıyor.
Kırık ve ses tutmaz çalgılardan yayılan nağmeler neden daha sonra kayboluyor?
Zamanın birinde benim de böyle ucuz bir bağlamam olmuştu.
Şimdi dolabın bir köşesinde yatıyor.
Bazı telleri çoktan kopmuş.
Teknesinde bazı çatlaklar var.
***
Ben onu beğenmediğim için çok sonraları bizzat Unkapanı’na gidip, en iyi ustanın en iyi sazlarından bir tanesini aldım.
Hatta öyle ki biraz çaldıktan sonra onu da beğenmeyip, gidip tekrar değiştirdim.
Sapı da atmasın diye özellikle duvara astım.
Arada bir elime alıp tellere vurmuşluğum oluyor ama o ilk sazımdaki lezzeti ve duyguyu artık bulamıyorum.
Halbuki o basitti.
Halbuki o kalitesizdi.
Halbuki onun telleri ses uyumunu sağlayamıyordu.
Hatta o yıllarda cep telefonu programlarıyla akort da yapılamıyordu.
Ama ben o kırık sazımdaki neşeyi, lezzeti, efkârı halen arıyorum.
***
Ben çalmayı beceremiyorum desem, geçmişte de zaten çok iyi bir icracı değildim.
Buna amatör ruh mu dersiniz, olanaksızlıklardan çıkan keyif mi bilemedim…
Misal bir ara bir de koroya katıldım ki şefi anlı şanlı bir TRT sanatçısıydı.
Orada da bir samimiyet ve lezzet bulamadım ve onu da noktaladım.
Lafı uzatmaya gerek yok. Demem o ki kırık sazınızın kıymetini bilin.
Haydi selametle…